ALINTI ALINTI!!!
Bendeniz son derece acemi bir blogcu olarak her ne kadar henüz çapraşık ismim ve adresi henüz kimselere vermemiş olmamdan dolayı fazla okunmasamda şunu illaki alıntılamak istedim çünkü Allahım ne güzel yazmış işte bu benim!!!derecesinde kendimi bulduğum bi yazıyı alıntılamak istedim,buyrun okuyun böyle diimiyim ben???
Küçükken defter sayfalarının köşeleri kıvrılmasın diye ataş takardık. Defteri okulun ilk haftasından kaplardık bir de. Ben en çok şu şeffaf ya da mavi naylonlarla kaplamayı severdim, diğerleri çok çabuk yırtılıyor diye. Etiket de yapıştırırdık mesela üzerine. Ad, soyad, sınıf, şube... Ne yaparsam yapayım o defterleri derli toplu tutmayı beceremezdim ben. Herkes 2 ataşla işi bitirirken, 50 tane de kullansam başaramazdım. Hep köşeleri kıvrık kıvrık olurdu o defterlerin. Önümde muntazam örülmüş saçları, muntazam defterleriyle oturan hanım hanımcık kızlara gıpta eder miydim? Bilmem.Ama şimdi hayatlarını o kadar düzgün, o kadar pürüzsüz yaşayabilenlere gıpta ediyorum. Hem de öyle böyle değil... Benim hiç dört dörtlük giden bir hayatım olmadığından belki de, belki hayatımda şöyle "yerleşik" olmanın ne demek olduğunu hiç bilmediğimden, belki hiçbir yere, hiç kimseye tamamen ait olamadığımdan... İki yanından ataşlarla tutturulmuş tertemiz, dümdüz hayatlara özeniyorum şu sıralar. Hayal sandığım şeylerin peşinden koştukça, ufukta hayallerim değişiyor. Eskiden ne kadar şanslı olduğumu düşünürdüm, "isteyip, hedefleyip de gerçekleştirmediğim hiçbir şey olmadı henüz" diye. Küçükmüşüm işte. Çocukluk...Dışarıdan bakanlar hayatıma, mutlaka diyorlardır "Yerinde olmak isteyecek ne kadar çok insan var, buldu bunuyor. Bilmiyor şükretmesini, nankör herhalde biraz."... Ama hayat öyle objektif değerlendirmeye tabi tutulabilecek birşey değil ne yazık ki. Bazen işte, yetmiyor. "Yetmesi gerekir, daha ne istiyorsun allah aşkına?" diyenlere inat, yetmiyor.Sahip olduklarım için şükrediyorum Tanrı'ya her gece yatağa girerken. Peki ama bunlar yetmediği için nankör mü oluyorum?Bazen ataşlarla tutturabileceğim, kıvrılmayan, yamulmayan düz bir hayat istiyorum.
Küçükken defter sayfalarının köşeleri kıvrılmasın diye ataş takardık. Defteri okulun ilk haftasından kaplardık bir de. Ben en çok şu şeffaf ya da mavi naylonlarla kaplamayı severdim, diğerleri çok çabuk yırtılıyor diye. Etiket de yapıştırırdık mesela üzerine. Ad, soyad, sınıf, şube... Ne yaparsam yapayım o defterleri derli toplu tutmayı beceremezdim ben. Herkes 2 ataşla işi bitirirken, 50 tane de kullansam başaramazdım. Hep köşeleri kıvrık kıvrık olurdu o defterlerin. Önümde muntazam örülmüş saçları, muntazam defterleriyle oturan hanım hanımcık kızlara gıpta eder miydim? Bilmem.Ama şimdi hayatlarını o kadar düzgün, o kadar pürüzsüz yaşayabilenlere gıpta ediyorum. Hem de öyle böyle değil... Benim hiç dört dörtlük giden bir hayatım olmadığından belki de, belki hayatımda şöyle "yerleşik" olmanın ne demek olduğunu hiç bilmediğimden, belki hiçbir yere, hiç kimseye tamamen ait olamadığımdan... İki yanından ataşlarla tutturulmuş tertemiz, dümdüz hayatlara özeniyorum şu sıralar. Hayal sandığım şeylerin peşinden koştukça, ufukta hayallerim değişiyor. Eskiden ne kadar şanslı olduğumu düşünürdüm, "isteyip, hedefleyip de gerçekleştirmediğim hiçbir şey olmadı henüz" diye. Küçükmüşüm işte. Çocukluk...Dışarıdan bakanlar hayatıma, mutlaka diyorlardır "Yerinde olmak isteyecek ne kadar çok insan var, buldu bunuyor. Bilmiyor şükretmesini, nankör herhalde biraz."... Ama hayat öyle objektif değerlendirmeye tabi tutulabilecek birşey değil ne yazık ki. Bazen işte, yetmiyor. "Yetmesi gerekir, daha ne istiyorsun allah aşkına?" diyenlere inat, yetmiyor.Sahip olduklarım için şükrediyorum Tanrı'ya her gece yatağa girerken. Peki ama bunlar yetmediği için nankör mü oluyorum?Bazen ataşlarla tutturabileceğim, kıvrılmayan, yamulmayan düz bir hayat istiyorum.

0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home