Cumartesi, Eylül 09, 2006

Ah Boğaz

Hani geçenlerde blogculardan biri demişti
hep yazdıktan sonra atarmış başlığı,oysa hep başlığı önce atmak gerekir yazıdan denirmiş..Ben hep baştan atıyorum ne var ki ne yazacağım hiçbir zaman kafamda şekillenmiş olmuyor yazmaya başlarken.Belki de bana öyle geliyordur..Belki gizliden gizliye ne yazacağım çoook önceden planlanmış oluyordur.Nerden mi bu hisse kapıldım?Çünkü her anımı yaşarken yazıyorum zaten kafamdaki deftere,düzgün cümleler halinde.

Ve sen bir gökkuşağı kadar güzelsin,rengarenk ve az sonra gidecek,biliyorum...

Annem odama gelip bişeyler getirdi,şakalaştı benle ve gitti,bu sahneyi önümüzdeki 8 ay zarfında pek yaşamayacak olmam burnumu sızlatıyor ve göz pınarlarımı harekete geçiriyor şu an.Genelde günlük hayatta dikkati çekmeyen,alışılageldik şeyler böyle durum değişikliği söz konusu olduğunda insanın gözüne,yüreğine batıyor.Yinede ''artık''la başlayan cümleler kurmak istemiyorum.Dingin ama her an bi fırtına patlak verebilecek halde iç dünyam şu ara.Bu dinginliği her zamanki kendime üzülen hallerimle dağıtıp kendikendimi üzmek istemiyorum.Belirsizlik zaten yetiyor.Birde artık olacağına varsın diyorum,bugün konsolosluktan son derece salakça bir eksiklik yüzünden geri çevrilmem bu yüzden dokunmadı desem yeridir.Yinede planların bir kısmı için iyi olurken bu gelişme kalanı için aynı şeyi söyleyemicem.Zira 25inde Kölnde olmak istiyorum,tek başıma bir başlangıcın beni korkuttuğu kadar ilk zamanlar nasıl bir yalnızlık hissinin beni beklediğini de biliyorum.O caddelerde ilk günden leyla gibi dolaşmak istemiyorum,bu sefer gerçekten yardıma ihtiyacım var.Üstelik öyle kırılgan,öyle mecalsizdim ki bugün,değil o tanıtma mailini yazmak,bütün gün abartısız,uyudum.Bunun diğer adına tedavi de denebilir,uyurken hissiyat azalır,dinlenen beyin ve ruh az biraz daha sıkıntılardan uzaklaşır diyor insan.Uyanıkken kaldıramayacağın şeyler rüyada karşında olsa,uykunda olup seni ağlatsa bile uyku gerçek bir tedavi..Öğlen yoğurdun içine doğradığım kepek ekmeğini bile ağzımda çeviremediğimden halsiz düştüm birazda,baygın gibiydim tüm gün.Sanıyorum ilerde inşallah bebek sahibi olursam diş çıkardığı dönemde onu çok iyi anlayacağım.Başlıktaki boğaz bu bağlamda bir çok anlama gelebiliyor bu arada,

Boğaz:
1-İki seferdir Kadıköye indiğimde akşam dönüşü otobüsü beklerken kıyısına ayaklarımın beni çektiği,20 dakika kadar bakışlarımın sabitlendiği,beni hüngür hüngür ağlatan iki kıta arasındaki deniz parçası.

2-Yemek ağrısız bir şekilde çiğnenip rahat yutulabildiği zamanlarda da kıymetini bildiğim,ancak asla yeterince kıymetini bilemeyeceğimi düşündüğüm,günde üç kez en az bu kadar yiyebildiğime bile şükrettiğim ,aynı zamanda benim fazlasıyla sahip olduğum şey.

inat ettim iki gündür almadım antibiyotik.Ama artık ateşle oynadığımı farkedip başladım.Kendime ve bütün dertlilere acil şifalar diliyorum,böyle giderse bu eziyet ne yapıcam bilmiyorum..

Esra ablamlar az önce gitti,nişanlısı,Volkan abim o gelmişlerdi.Annem de döktürdü tabi,içliköfte,barbunya,bi çeşit fırın kebabı,pilavla çorbayı söylemiyorum bile..üstüne gözümün içine baka baka götürdüler baklavaları..Ben puding yiyebildim zar zor..Az sonra da schnaps kadar ağır ve acı gargaramla aşk yaşiycaz off of.

Bu arada Ender abiyi gözüm tuttu,inşallah çook mutlu olurlar.Ben bu düğünü senelerdir bekliyorum bea:)Şükür katılabilicemm:)

Dolunay var..Almanyada görünüyormudur yıldızlar bu gece?Grill partisinde olmak istermiydim?Yeniden o şartlar altında??Bilmiyorum..Ama içimde şu an bir boşluk hissi yok da değil,alışmak zaman alıcak,bu sefer ben yalnız olucam,tek başıma...Rhein-Westfalia..Boğaz ışıklarının yerini Köln ışıkları alacak bir süre,bunaldığımda Ren kıyısına atıcam kendimi...Her sene 10 kişiyi öldürüp atıyolar buraya sözleri gelecek aklıma..Bilmiyorumki Sechtem daha mı iyi olacaktı..Sanırım herşeyde var bir hayır sözünü gerçekten seviyorum.Türklerin fazla olması korkutuyor beni,almancam ilerlemicek..Buz gibi hava..Hasta olmaktan,ev bulamamaktan,İstanbulda yaşadıklarımı başa sarmaktan korkuyorum..Ama tüm bunlara rağmen kendime güvenim yok değil..Şehri sevdim,yemek sıkıntım olmicak,Köln ufak İstanbul gibi..internet cafe için yarım saat yolla mücadele etmem de gerekmicek..Hem canım sıkılırsa Stuttgarta ya da Viyanaya uzakta olmicam çok fazla,çok yalnız hissedersem bu seçeneklerim mevcut..mümkün mertebe tabi..Hayırlısı olsun..


bütün gün uyudum,bugün almış olduğum gazeteyi ve bu ay aldığım Geo ve Nationalı okumak istiyorum,ama gözlerim kapanıyor..Kampta nasıl dayandım uykusuzluğa bilmiyorum,gerçi pahalıya patladığı zamanlar da olmadı değil..Kırmızı kapüşonlu sweat ve yağmurluk uçtu Rostockda..uyku sersemi unuttum duvarın üstünde yürüyüp gittim.İki kez feci rahatsızlanmama,günlerce süren ilaç tedavisine rağmen çok güzel geçti,çok eğlendim.15 günde bir kitap yazılacak kadar çok anı,deneyim,dostluk ve his biriktirdim..Hayal edemeyeceğim yerler gördüm,hele Langenese adacığı..güneşe doğru yalancı denizde yolculuk,benim kuzeye gidiyoruz deyişim röportajda:)feribotun burnunda uyuyakalışım,arada gözlerimi araladığımda martı çığlıkları arasında deniz üzerindeki binbir ışık oyununu yakalayışım,sabah penceremin dibine gelen karatavuk,poyraz kuşu ve horoz sesleriyle uyanmak,gözü kapalı çimlerle kaplı bataklıkta yürümek,yalınayak yollarda,sırılsıklam ıslanmışken frensiz bisikletimle geviş getiren koyunların beni izleyişine kopmak,bütün vücudumu gelgit sonrası deniz tabanındaki balçıkla sıvamak:)yıldırım tehlikesi var dediklerinde müzeye sığınmamız,benim müzede havlularla dolaşmam ve Nizamın Almanca bilmediği için bisiklete davranması,Pınarın almanlar her burun sümkürdüğünde aha beyni düştü demesi,Kızlarla saçımızı maviye pembeye boyayışımız,Turuncu Nilayla sabah uyandığımızda aldığımız haberler,Mavi Nilayın doğru teşhisleri ve mutfakta geçirdiğimiz saatler,Önderin beni 6 yumurtayı patates çorbasıyla karıştırıp ziyan ettikten sonra bağışlamaması ve benim artanları götürüp ördeğe yedirmem,türk kıvrak zekasıyla dünyanın öbür ucundaki adada bile çamaşırlarımı makinede yıkatmam,pis yedilide Dorutu öldürme planlarım,Mikado çubukları,hasta poyraz kuşumuz:(ki kaybettik,deniz feneri yanında ekmeğe bişeyler sürüp yemek,bizimkileri bira diye suyla kandırmam,uykuda Önderin yüzünü boyatıp burnunu tutmam ve videoda yüzüklerin çıkmasıyla yakayı ele vermem,odada en fiyakalı ancak en sansasyonel yatakta uyumam,çektiğimiz videolar,adadaki gönüllülere verilen uyduruk konser ve ortak şarkı söyleme çabaları,adanın inekleri ve iletişim kuramadığım çocukları,moin moin,komşu Jenz dede,otoban gibi bisiklet yolları,göz alabildiğine kırlar,çatısı saz kaplı evler..Greifswaldda alışveriş,subway ve arp çalan kadın,Wolkswagen minibüslerimiz,Rügen çıplakları ve dev ağaçlar,kral tahtı kayalıkları,sahil..milli parklarda saatlerce çene çalarak yalınayak yürümek,kuş gözlemleri,benim her seferinde denize heveslenip havamı almam,Rostockda panayır,those were the best days of my life:),dönmedolap,peruklarla verilen pozlar,gece Jentzin (Batman) odasını boş sanıp basmam,Polterabenddan gelen kızlar,ve sonrasında aşağıya inişimiz,git git bitmeyen yollar,Hamburg ve Neslihanın kayboluşu,Sedaya Dorutun yaptığı bisküvi terbiyesizliği,bulaşık yıkama fenomeni,türk gecesi,orta avluda labirentte yenen yemekler ve sohbetler,Volkanın horlaması ve Önderin dönüşleri,Sebastianın şebeklikleri,Marcusla mutfak dalaşlarımız,Martinle geç saat sohbetleri,duş ve tuvalet sıraları,Karl Marks Str:),Sangria,Eike,çorapları ve notebooku,Neslihanın ilk yatan türk lafı,Nilayın orda kalma teorileri.Volkanın bizi toparlaması,foto ve sohbetler,yasak 2.dünya savaşı toplantısı,yarasalara yuva yapışımız,yarasa mağaralarına girmem,fare var diye beni bağıttırmaları,Nilayın fareyi yakalayıp yanıma getirmesi,Seni seçtim Pikaçu,Nilay yaptı,Pardon siz d.tmüsünüz?İlhanın gözyaşı damlası,Esranın küfür istemiyorum isyanı,Sahnanın gelişi,müzik odasındaki sallama singlelar,Şopar,Civan,Sabo,Mal,Leyla,Davulcu kod adları,kandil ve un helvası,Deniz müzesi,backfisch,Stralsund,tencere sesiyle güne uyanmak,Zaziki,Sahne ve Nutella üçlüsü,Berlinde Wedding ve Kreuzberg,Ökolaube,Ekmek yoğurup ateş yakmam,buz gibi suyla duş,Dorutla kalmaktansa Fareyle aynı odada kalmam,Ateş başında gürültü yapıp aldığımız uyarı,Potsdam ve Sans Soucci,vee sonraaaa.....:)rüya gibi 6 gün daha...Hep o günlerde kalsam,bir ömür boyu..ne olurdu..tamam fil gibi olurdum:P ama çok mutlu zamanlar onlar..Almanyada gitmediğim görmediğim az bi yer kaldı valla artık:)Bu sefer Berlin(Potsdamer Platz:)KDW,Spreewald diş doktoru için,Tropikal ada,Hannover(Tango),Bonn,Köln,Mannheim(Fernsehturm),Schwarzwald ve sonra gıcık Stuttgart:(lanet havaalanı..sevmiyorum orayı,nefret ediyorum...bunaldım yine içerde ,başım ağrıdı,ağladım dışarı çıkmak istedim.bir kahve daha sökmezdi,bir vakitten sonra mecburen salona girdim.Bu sefer ayakkabıma varana kadar arandım.Zor bi yolculuktan sonra İstanbula vardım,sonra zaten Ankaraya gidişim,okulum değişti vb...ve bunca iş arasında uzun zamandır değil yazmak msnde arkadaşlarımla bile konuşamadım doğrudürüst.Şimdi acayip uykum var,yazacak çook şey var,ne var ki yazmak rahatlama sağlayacak mı çok da emin değilim.şu an yoğun bir yalnızlık bulutunun içindeyim,alışmam zaman alacak dediğim gibi,insanın en yakını her zaman yakınında olmaz.Biri için can gibi değerli olmak paha biçilmez birşey,belki de insana kendini en çok değerli hissettiren şey.Bu yüzden şanslı sayıyorum kendimi..Şimdi penceremden yıldızlara ve dolunaya bir göz atıp karanlıkta derin uykulara dalıcam.

"Dreams are the fields of possibilities."

Ahanda bu da benim lafım olsun.Tüm sevdiklerime huzurlu geceler olsun..
Gün penceremizden eksilmesin...

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home