Cuma, Nisan 06, 2007

Sen Orada Ben Burada




Ben orada oldum en cok orada bilmezsin
Orada zaman burusmus bir eski resimdi
Orada sen yoktun, gozlerin belli belirsiz
Koptum oradan, bir kirik heykelim simdi

Bir kolum derin denizlerde tek basina
Ayaklarim collerde kum tepelerinde gomulu
Alip goturur saclarimi bir soguk ruzgar
Ben orada oldum, en cok orada bir baska turlu

Hic bende degilsin, burada yoksun ki
Orada var misin, ya da ben yok muyum
Tek degiliz seninle, butun olmadik hic
Simdi nerdeyiz nasiliz bilmiyorum

Orada aksamlar daha cok serin
Ben bu kadar degilim, bu kadar yikik
Sarhosum, kederliyim, yoksulum, sensizim
Orasi sisler icinde orasi karanlik.

Bensiz oldugun yerde degil mi en guzelsin
Bensiz oldugun yerde soyle sarkilarini askin
Bir mermeri al, yont, sekil ver ona benden
Bir gunah islercesine sesiz ve dalgin

En iyisi sen burada kal, hep burada
Ellerinle kal, dudaklarinla, gozlerinle
Tut ki butun renkler senin mavi kirmizi
Burada her sey sen nasil istersen oyle

Bir buyuk ayna duvarlar cok buyuk
Orayi dusunme hic burada soyun
Utandir duvarlari pencereleri, kapilari
Iki yalniziz simdi anliyor musun

Var sandigin sen sen degilsin bir baskasi
Benim anlasana benim o yok dedigin
Sabahlari bir serin havayim icine dolan
Benim aksamlari pencerende bekledigin

Hic bir sey bilmiyorum, sen anliyorsun
Senin bilmediklerini anladigim gibi
Guzel, parmaklarinin degdigi bir sey
Sensizlikler icinde seninle olmak iyi

Orada bulutlar yagiyor paramparca
Orada aglayan daglardir goge en yakin
Orada sen yoksun, orada bir sey yok
Orada kan ve olum, orada yangin

UMIT YASAR

Pazartesi, Kasım 27, 2006

ARAF

Perşembe, Ekim 05, 2006


Her gece gibi bir geceydi seni görene kadar
Birer birer çıktılar yerlerinden hatıralar,
Hatıralar unutulmaz
Duygularıma esir oluyorum seni görünce
İnsan bin kere mi yanıyor bir kere sevince
Ruh bedenden ayrılıyor,çekimine girdim
Bir kere daha yandım ama canım
Gördüğüme sevindim
Bin kere daha yanarım sana canım
Gördüğüme sevindim
Gördüğüme sevindim
Gördüğüme sevindim...

Pazar, Eylül 17, 2006

İkilem


Birini çözememekten daha zoru kendini çözememekmiş..Ne tuhaf insan kendiyle yaşamak zorunda,bir an bile ayrılmadan..Ne var ki bu bile ne istediğini bilmeye yetmiyor..Sanıyorum yaşam sürecindeki performansın dağılımını(ilgi boyutunda) dengeli olarak yapmayı başarabilmek,sıralamayı karıştırmamak,önceliklere sahip olup,bencil olmayacağım derken alçakgönüllülüğü kendine işkence boyutuna getirmemek en büyük meziyetlerden..İki yol çıkıyor en az insanın önüne,ve çoğaldığında bile sayı ikiye düşüyor eninde sonunda,bu yüzden her dilde bir "evet" ve "hayır"'ın varlığı söz konusu olsa gerek,ve bu yüzden "ikilem" diye bi kavramdan söz ediliyor.."Şimdi"yi yaşamak bazen kararsızlık diye de adlandırılabilir zannımca,"geçmiş"ten kaçar ve "gelecek"ten korkarken..Öyleyse nerde kaldı "şimdi"yi yaşamanın tadı??"Geçmiş" ve "gelecek" olmadan "şimdi" varolabilir mi?Hem "tazeyi" hem "sıcağı" istemek ne derece doğru,ve gerçekleşme ihtimali ne kadar,mükemmeliyetin ne derece sağlıklı olduğu da tartışma konusu edilirse..Sesli düşünmek fena fikir değil,rahatlama sağlıyor bir yerde..

Şimdi temizlik zamanı,başağrısı falan dinlemeyip gitmeden şu odaya bi çeki düzen vermek istiyorum,kendimi zorlamadan,yavaş,tadını çıkararak gecenin bir yarısı odamı temizlicem,tozlu anıları bir bir yerinden oynatıp arada elime geçen kitabın rasgele bir sayfasını açıp yeniden okuyarak,kıyafetleri katlarken nerde ne zaman giydiğimi hatırlayarak,resimleri biraraya koyarken şöyle bir göz gezdirerek,mumları yakıp arada sevdiğim bir şarkıda pencereden dışarı başımı uzatarak..Bu odada yaşamaya devam edecekmişim gibi düzenlicem..

Az kaldı,gidiyorum,ve artık dönüş söz konusu bile olamaz bu karardan,hiçkimse ve hiçbirşey için..Kendim için gidiyorum..Yoksa olacaklardan kendimi sorumlu tutmicam,gitmeye ihtiyacım var,hem de çok..

Kendimle barış imzalamanın tam vaktidir..

PS:Merkel teyzem(Dün Merkal yazdılar TVde,ben Merkel diye biliyorum doğrusunu oysa??)
dün Doğan medya grubunun Avrupa'daki 10.yıl kutlamaları çerçevesinde yaptığı konuşmalardan birinde " ben bir türk dostuyum ve olaylara tek bir gözlükten bakmıyorum,öyle ki entegrasyon sürecinde yuvalarda türk çocuklarının türkçe şarkılar öğrenmesini,türkçe kitaplar okunmasını destekliyor,istiyor ve bunun gerçekleştirilmesi için çalışmalarda bulunulması için uğraşıyorum,aynı zamanda onlara almanca öğrenme fırsatının verilmesi için de " gibi ifadeler kullandı.Benim içimdeki öfke ve haksızlığa uğramışlık duygusu iyice kabardı,telefona sarılıp öyleyse neden başpiskoposluğun emri ve tehdidiyle yuvadaki görevimden müslüman olduğum gerekçesiyle alınıp başka bir ilkokula verildiğimi,ve gerekçenin başta benden saklandığını,ancak alman arkadaşlarım vasıtasıyla velilerden durumu öğrendiğimi,yuvadaki iki türk çocuğunun bu anlamda neden bu fırsattan yoksun bırakıldıklarını,benim hazırladığım onca materyalin boşa gitmesinin,hazırlıklarımın ve hayatımın gidişatının değişmesinin hesabını kimin vereceğini sormak ve söylemek istedim.Yayın ne yazıkki canlı değildi,ve telefonla bağlantı gibi bir şanstan yoksundum.Sonra aklıma Merkel'a ulaşma fikri kazınsada ben yine peşinden gitmedim,zira pek ulaşılabilir bir hedef gibi görünmedi gözüme..Üstelik zaten üstü kapatılıp uygun bir cevap verilirdi ulaşabilsem bile diye düşündüm.Ne kadar doğru bu tavrım,bilmem ki..

Çarşamba, Eylül 13, 2006

Gözüne dizine dursun Devlet Baba,verdin bana sunduğun hayat kadar yalancı bir diploma


Neden mi?Bu kılıfa uydurmacılıktan,bu mecburi kandırmacadan,bunun kaçınılmaz gerekliliğinden sıkıldığım için.Bugün olanlardan sonra daha iyi anlıyorum ki fazlasıyla kayıtlı kuyutlu angaryalı gürültülü patırtılı idareci(!)bi milletiz biz.Ben ki sakinimdir,angarya işler olduğunda her zamanki kağnı arabası halimle de olsa,aman belgeleri biyerlerde unutucam,kaybedicem diye korkudan ölsemde,sakin sakin işleri halletmeye çalışırım.Kabul,ben yumurta teoreminin sıkı takipçilerindenim,ama faydacı bir yaklaşımla düzeni sorgulamamın bunda payı yok denebilirmi,aaaa:)

Bugün yaptıklarım:
Gerekli merciler için 8 adet vesikalık foto çekildi.Suratım muşmula gibi çıktı.biometrik olandan sonra en kötü fotoğrafım ünvanını layık gördüm bu diploma,ehliyet ve sağlık karnesinde kullanılacak olan photoya.Bakar bakar hatırlar dalga geçerim.(Ölmezde diplomamı görür ve bir aksilik daha çıkmadan ehliyetimi alabilirsem)

Okula gittim çıkış işlemleri için,ve pasonun hesabını soracaklarını bile bile çıkışımı istedim bir öğle tenefüsünün geçmesini boşu boşuna bekledikten sonra.O arada bölümden imzayı alırken komedi dans üçlüsü gibi,bir odaya tıkılmış,üçünü birarada tahayyül edemediğim üç ünlü ve ikisi sevgili şahsiyet milleti yükseklisans için mülakata alırken içeri daldım.Sende mi Brütüs der gibi baktılar sonra Kamile hoca açılışı yaptı,
-Beste sen yükseklisans içinmi geldin?
-Yok hocam çıkış için.
-Erken olmadımı biraz?(içimden yumurta teorisi hocam demek geçiyor)
-Szlerden kopamadım hocam(Valla yalan değil:(
-Sahimi bu yüzdenmi bakim,yoksa işini son güne mi bıraktın
-Valla öyle hocam,alışamadım henüz,konsolosluktan kovuldum valla bu yüzden
(Selma Hoca araya girip)
- Siz gidin ki yeniler gelsin değilmi ama.Sen de ziyaretimize gelirsin artık.
(Allahım neydi günahım!!)
-Tabiki hocam,ama kolay değil işte.Hele de uzaklara gidiyorken.
-Napıcaksın sen şimdi?(Bu Kamile Hoca)
-Dil asistanlığı hocam.
-(Leyla Hoca)Uzaklar dedin de Bestecim.Nereye gideceksin peki?Ne kadar süreyle?
-8 ay Kölnde olucam hocam.
-(Leyla Hoca)gelirsem Almanyaya ziyaretine gelirim.
-Çok mutlu olurum,mutlaka beklerim hocam.

Sonrasında Kamile hocayla dergi meselesini konuştum ve Leyla hocaya adresimi yollayacağımı söyledim.İyi çalışmalar dileyip çıktım.Selma hocanın eşref saatiydi valla.diğer ikisini de çok özlemiştim,ne güzel tesadüf oldu..

Neyse öğrenci işlerinden çıkış veremeyiz gazeteye ilan vermen gerek pasomu kaybettim diye dediler.El mahkum peki dedim.O hınçla Kadıköye gidip kimliğimi(!) ve pasomu kaybettim diye ilan verdim.Kimliğimi sorduklarında gelirken çaldırdım dedim okula dönüşte.İdare ettiler tabi,elimde gazete ilanı yazısı,başka çare yok.Çıkışı aldım.

Şimdi şu durumda okulun benden pasomu talep etmesi doğru bir davranışmı?

Bence evet

Benim buna sinirlenmem doğru bir davranış mı?

Hayır

Neden sinirleniyorum piki?

Bu işlemlerin bu denli angarya olması normal mi?Çıkış işlemi için okulu tavaf edip uyduruk kaydırık imzalar alıp sonra herkes gibi kılıfına uydurup(Valla pasom kayıp zaten)gazete ilanı elde gidip uyduruk bi bilgisayar çıktısı almak,ki bir kereye mahsus,aman ha iyi muhafaza edin uyarısıyla..diploma sorduğumda ne zaman nasıl alırım diye 2000lere şu sıralar yeni veriliyor cevabını almak normal mi?

Bence hayır

Okulla bu denli ilişiğimizin kesilmesindeki gerekçe nedir?Neden ben mezun olduğum okula bir yabancı gibi kimliksiz girmek zorundayımdır?Olmayan(!) kütüphanesinden yararlansam ölürler mi?Eksilirlermi bahçesinde hava solusam şenliklerde?Çıkış,İlişik kesme çok soğuk ifadeler harbiden..Kovuş deseler daha mantıklı olurdu gibi..

Transkriptim düşündüğümden iyi,tek ders sınavıyla ortalama yükselten nadide insanlardan biriyim işte:)Görnce oh be dedim,bitti.Yaklaşık 100-105 sınav stresinden sonra(doğru hesapladıysam,50 ders görmüşüz,birde bütler var)nihayet bitti.4 sene geçip gitti..

Sakarlığımı,unutkanlığımı ve dağınıklığımı gözönünde bulundurarak önce fotokopicinin sonra Noterin yolunu tuttum.Notere bir sayfayı imzalasınlar diye(Onlarda kalacak kopyayı verseler diye içim gitti)13 milyon içime oturdu ama nerden bilirdim bu daha başlangıç..

noterden emekli sandığına geçtim.Elime birsürü belge tutuşturup bnları muhtara onaylat birde vukuatlı nüfus cüzdanı örneği al gel dediler.Hadii,bide bu angarya dedim,aldım kağıtları,yarın yine muhtar olacak o geri kalmış dinci cinci yaratığın eline düştük,Muhtar kim oluyor da ona onaylatıyorum,ben mecburmuyum adama yem gibi haraç atmaya yaa?Hakkım olan nüfus kaydı gibi bir belge için neden 5 milyon gibi rakamlar ödüyorum?Ordaki kapalı kız bana aşağılarcasına bakışlar fırlatarak işim var çabuk imzala modunda muhtar amcam içerde sözde namazda..Neyse bu konuda daha fazla yazmicam..

Ordan optikçiye geçiyorum,Gözlük camım değişecek,yarına hazır..Göray beyle hoşbeş sohbetten sonra bu saatten sonra bana ehliyet veriller mi diyorum,Veriller kazık kadar olmuşun diyo:)Yok yani saat 4 ten sonra diyorum.Yok be kızım,bende ne anladım diyo,gülüyoruz.Ordan karakolu buluyorum yürüye sora.Yerini sildi hafızam çoktandır,oysa mıh gibi aklımdaydı...Yolda karşılaştığım bi kadını bir an alakasız olmasına rağmen o uğursuz Bostancı canavarına benzettim,anlık bi panik dalgası,sonra karakolun önünde aynı panik diğer uğursuz için Ehliyet içinmi geldiniz dediğinde gözlüklü bi adam..Beynin anlık yanılsaması deyip geçmek isterdim ancak 4 senede yinede iyi atlatmışım diye avuttum kendimi,bu kadarına da şükür..

Ehliyet dosyası için 10 milyon bayıldıktan sonra sağlık raporumun 1 seneyi doldurmuş olması üzerine,tarihte değişiklik de yapamadığımdan kaşe sayesinde Kadıköyün yolunu tuttum.50 milyon yeni rapora bayıldım 1 senelik süre 6 gün önce dolduğundan..Yine aynı komik muayene silsilesinden geçtikten sonra
Perşembe 13.00'te alabilmek için perşembe akşamı uçuyorum dedim Çarşambadan ümidi kesince.Ordan duramadım yine o giyim mağazasına daldım Rıhtımdaki.İki elbise,4 kot,6 bluz toplam 40 milyon da oraya:)Olsun varsın,kotonun kotunu kim alabilmiş dörtbuçuk liraya,üstelik üstünde de böyle iyi durmuş.Yokmuymuş düğmesi birinin?Varsın olmasın,yapılır..Burası TÜRKİYE,Terziye bi düğme için bi pantolon parasının verilmediği,Yeni trend meyva sucularının üstünde Eczacılardan özür diliyoruz,halkımıza ilaç dağıttığımız için yazan,otobüste şoförü ve birbirini yiyen,ama anında konuşup kaynaşabileceğiniz,para üstü çıkmazsa 100 kuruş eksik verebileceğiniz,yol sorduğunuzda en ilginç tarifleri yapan,yanından geçtiğinizde şarkı söylemeye başlayan(buna çok gülerim hep),kurmızı yanarken arabalara küfrede ede sürü halinde karşıya geçen insanları olan sevgili ülkem.Ülkemi seviyorum..bir de şu angaryaları olmasa da ben gariban doktora gidebilsem bir an önce..

PS:Bugünkü senaryom ve attığım manşet şöyleydi:
Mezuniyet belgesini alan kıza okul çıkışı araba çarptı.Kazada sürücüye birşey olmazken ağır yaralanan B.B. kazada yaşamını yitirdi.

Hayatımda hiç bu kadar zor karşıdan karşıya geçmemiştim.Bir hedefe ulaştığımda en çok aklımda olan şey,bu rüya bitermi??

Gerry haklı,pozitif olmak lazım...Korkunun ecele faydası yok,ki anı yaşamaya en büyük engel korkular..Şu 4 senenin geçmiş olması ve bi periyod olarak zamanın içinde onu dilimlendirip isimlendirmiş olmamız tuhaf hisler uyandırdı bende bugün..Belki de bu yüzden bu denli ümitsiz bir manşet attım ilk kez..Ben şimdi yıldızlara bakıp uykuya dalmaya gidiyorum,geçen her saniyenin değerli oluşunun beni yarı ölümden alıkoymasına izin vermicem daha fazla..O zamana fazla kıymet verip neyle geçireceğime karar verememe maymun iştahlılığı da başka bir yazının konusu..Herkese sonsuzlukta mutlu uykular dileklerimle...

Pazartesi, Eylül 11, 2006

I'm capable of loving somebody,but not as much as I loved you,never..


Dayanmak zormuş meğer
Sonu belli oyunlara
Reddetmeye gücün yoksa eğer

Oysa ki özgürlüğü seçmek
Başka vücutlar sevmek
Bir şehri tam kalbinden
Beyninden
Vurup gitmek

Var aklımda
Bir yaðmur çok uzaklardan
Çağırıyor
Gelirsen, severim
Diyor
Yağmur.. yağmur...Çok uzaklardan
Çağırıyor
Gelirsen, severim
Diyor

Her maske bir şey söyler
Nefretler, sevgiler
Bırak artık sevmiyorsan eğer

Oysa ki özgürlüğü seçmek
Başka vücutlar sevmek
Bir şehri tam kalbinden
Beyninden
Vurup gitmek

Var aklımda
Bir yağmur çok uzaklardan
Çağırıyor
Gelirsen, severim
Diyor
Yağmur,yağmur...Çok uzaklardan
Çağırıyor
Gelirsen, severim
Diyor

Oysa ki özgürlüğü seçmek
Başka vücutlar sevmek
Bir şehri tam kalbinden
Beyninden
Vurup gitmek

Var aklımda
Bir yağmur çok uzaklardan
Çağırıyor
Gelirsen, severim
Diyor
Yağmur,yağmur...Çok uzaklardan
Çağırıyor
Gelirsen, severim
Diyor

Yağmur,yağmur...Çok uzaklardan
Çağırıyor
Gelirsen, severim
Diyor

Yaðmur,yaðmur...Çok uzaklardan
Yaðmur,yaðmur...Çok uzaklardan
Yaðmur,yaðmur...Çok uzaklardan...

Pazar, Eylül 10, 2006

Mecidiyeköylü Moustapha nerdeeee:(

BURASI GİBİ DEĞİL GİDECEĞİM MEMLEKET,DENİZİ AYRI DENİZ,HAVASI AYRI HAVA
NERDE GÖRDÜKLERİM NERDE O BEKLEDİĞİM RENGİ BAŞKA TADI BAŞKA...

Valla merak ettim artık,hiçbir haber yok.Ne mailime cevap ne de msnde göremedim.Bugün,yani dün okuldaki kontağıma(Bu lafı sevdim,direk türkçeye çevirince çok yere çekilebiliyo ama irtibatta olmam gereken kişi babında)mail attım blaunun hadi hadilemeleri sonucu.Az biraz onla konuştum başka kimseyle konuşmadım msnde akşama kadar.Bol bol TV izledim bugün,geçen iki ayın acısını çıkardım.CNBC-e de Doug'u,ER'ı,ki öyle uzun zamandır takip etmiyorumki Liz'in bi hastalığı ve 9 aylık bebeği var artık,ilk kez 4400'ü ve akşama doğru bir Türkan Şoray-Kartal Tibet filmini(Azize kızın adı,çadır tiyatrosundan,Kartal da sosyete,hani şu gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar şarkısı ve ibişiyle meşhur olan film),akşam da Fırtına ve Gümüşü izledim.Arada olacak bu kadarı,iki ay olmuştu artık yaw..

Efendim hala bişe yiyememekteyim,dersem inanmayın.Zira beni tanıyanlar aç kalmayacağımı sanırım biliyorlardır.Sabah çorbayı içemedim yalnız abartısız oturup hüngür hüngür ağladım.sonra kendimi zorlayıp iki saatte bitirdim,sonra da muzlu süt,sütte püreyle ve mısır unuyla çorba,akşam da süt içinde Burçak bisküvi ile ayakta durmaya ilaçları da sürdürmeye çalışıyorum.Babam bugün sağolsun iyi gelir diye arısütü ve çok güzel bir bal almış,ondan yedim az biraz söylemesi ayıp bir de.Tuhaf bi durum benimkisi çünkü bir tek fındığı zorlayıp yiyebiliyorum ama makarnayı yiyemiyorum,çünkü ağzımda her yere yayılıyor.Hermeyse ayrıntının lüzumu yok,babam o arada 6 tane de uyku tulumu almış çünkü inanılmaz ama benim en ucuzuna 35 milyon saydığım uyku tulumunun daha kaliteli ve -14 derece için olanı 3 lira.Valla al dursun,battaniye niyetine kışın TV izlerken gir içine,ohh mis gibi ısın.

Bu arada Sechtemdeki okulla konuşmuş Blau,nedenini sormuş alınmamamın.Meğersem emir büyük yerdenmiş,Başpiskoposluk okula ya onu almazsınız yada okulu kapatırız demiş.Müslüman bi öğretmenin orda eğitim vermesi söz konusu bile olamaz denilmiş merkezden.Malum finansörleri kilise,dolayısıyle üzülselerde reddetmek durumunda kalmışlar.Eh benim de vaftiz olacak halim yoktu zaten..Yinede davet ettiler ve yardıma ihtiyacım olursa aramamı söylediler.Ben de memnuniyetle gelirim ziyaretinize dedim,her ne kadar ben asla önemsememiş ve problem olarak görmemiş olsamda böyle bi kararın verilmesine üzüldüğümü belirtmek isterim,hele de eğitimin laik olduğunu savunan bir ülkede diye lafı koymayı ihmal etmeden tabi.Umuyorum ev bulunur ama hala yeni duruma alışamadım..Sechtemdeki caanım güzelim eve içim gidiyor..Belki yurt olacak bilmiyorumki henüz..Belirsizliği en sevmediğim konulardan biri de bu ev meselesi.Öğretmenler bişeyler ayarlar diye umuyorum.

Gece az biraz Sıdoşla konuşabildik,doktoru çok ihmal etti bu ara,beni endişelendiriyor.Onunla da sohbete yarın devam artık.

Papa gelecek diye Münihteki aslanları kaldırmışlar..Papayı eşşek tepsin dedim tabi..Kurban olsunlardı Jean Paule,bu maymun suratlıyı kim naapsın...İçine etti Almanyanın,yeni bir dindarlık furyası seziyorum ki bu hiç hoşuma gitmiyor...

Bugünlük yazacak pek birşey yok,Nilayın maili geldi,sağ salim dönmüş olmasına sevindim.Önder için kafeyi kapatalım askere gitmeden demiş,ben heveslenince Önder burda olmicanki dedi ve harbi yaa dedim,içime oturdu..Belki denk gelir burda olurum..Hayırlısı..

Bloglara bakıyorum da ya Donnaya sormak istiyorum hangi radyoda diye,onu dinleme şansım olacak ki çok isterim.Ne de olsa Denizden sonra tanışıp takip ettiğim ikinci blog.ki artık onlar da Kölnde,bağlantıya geçip geçmeme konusunda kararsızım.Süper insanlar,tanışmak isterdim doğrusu.

Sırtım ağrıdı,yatıyorum artık..Güzel geceler olsun,yarın son dinlenme günüdür..

dün yayınlanmayan fotolar




Cumartesi, Eylül 09, 2006

Ah Boğaz

Hani geçenlerde blogculardan biri demişti
hep yazdıktan sonra atarmış başlığı,oysa hep başlığı önce atmak gerekir yazıdan denirmiş..Ben hep baştan atıyorum ne var ki ne yazacağım hiçbir zaman kafamda şekillenmiş olmuyor yazmaya başlarken.Belki de bana öyle geliyordur..Belki gizliden gizliye ne yazacağım çoook önceden planlanmış oluyordur.Nerden mi bu hisse kapıldım?Çünkü her anımı yaşarken yazıyorum zaten kafamdaki deftere,düzgün cümleler halinde.

Ve sen bir gökkuşağı kadar güzelsin,rengarenk ve az sonra gidecek,biliyorum...

Annem odama gelip bişeyler getirdi,şakalaştı benle ve gitti,bu sahneyi önümüzdeki 8 ay zarfında pek yaşamayacak olmam burnumu sızlatıyor ve göz pınarlarımı harekete geçiriyor şu an.Genelde günlük hayatta dikkati çekmeyen,alışılageldik şeyler böyle durum değişikliği söz konusu olduğunda insanın gözüne,yüreğine batıyor.Yinede ''artık''la başlayan cümleler kurmak istemiyorum.Dingin ama her an bi fırtına patlak verebilecek halde iç dünyam şu ara.Bu dinginliği her zamanki kendime üzülen hallerimle dağıtıp kendikendimi üzmek istemiyorum.Belirsizlik zaten yetiyor.Birde artık olacağına varsın diyorum,bugün konsolosluktan son derece salakça bir eksiklik yüzünden geri çevrilmem bu yüzden dokunmadı desem yeridir.Yinede planların bir kısmı için iyi olurken bu gelişme kalanı için aynı şeyi söyleyemicem.Zira 25inde Kölnde olmak istiyorum,tek başıma bir başlangıcın beni korkuttuğu kadar ilk zamanlar nasıl bir yalnızlık hissinin beni beklediğini de biliyorum.O caddelerde ilk günden leyla gibi dolaşmak istemiyorum,bu sefer gerçekten yardıma ihtiyacım var.Üstelik öyle kırılgan,öyle mecalsizdim ki bugün,değil o tanıtma mailini yazmak,bütün gün abartısız,uyudum.Bunun diğer adına tedavi de denebilir,uyurken hissiyat azalır,dinlenen beyin ve ruh az biraz daha sıkıntılardan uzaklaşır diyor insan.Uyanıkken kaldıramayacağın şeyler rüyada karşında olsa,uykunda olup seni ağlatsa bile uyku gerçek bir tedavi..Öğlen yoğurdun içine doğradığım kepek ekmeğini bile ağzımda çeviremediğimden halsiz düştüm birazda,baygın gibiydim tüm gün.Sanıyorum ilerde inşallah bebek sahibi olursam diş çıkardığı dönemde onu çok iyi anlayacağım.Başlıktaki boğaz bu bağlamda bir çok anlama gelebiliyor bu arada,

Boğaz:
1-İki seferdir Kadıköye indiğimde akşam dönüşü otobüsü beklerken kıyısına ayaklarımın beni çektiği,20 dakika kadar bakışlarımın sabitlendiği,beni hüngür hüngür ağlatan iki kıta arasındaki deniz parçası.

2-Yemek ağrısız bir şekilde çiğnenip rahat yutulabildiği zamanlarda da kıymetini bildiğim,ancak asla yeterince kıymetini bilemeyeceğimi düşündüğüm,günde üç kez en az bu kadar yiyebildiğime bile şükrettiğim ,aynı zamanda benim fazlasıyla sahip olduğum şey.

inat ettim iki gündür almadım antibiyotik.Ama artık ateşle oynadığımı farkedip başladım.Kendime ve bütün dertlilere acil şifalar diliyorum,böyle giderse bu eziyet ne yapıcam bilmiyorum..

Esra ablamlar az önce gitti,nişanlısı,Volkan abim o gelmişlerdi.Annem de döktürdü tabi,içliköfte,barbunya,bi çeşit fırın kebabı,pilavla çorbayı söylemiyorum bile..üstüne gözümün içine baka baka götürdüler baklavaları..Ben puding yiyebildim zar zor..Az sonra da schnaps kadar ağır ve acı gargaramla aşk yaşiycaz off of.

Bu arada Ender abiyi gözüm tuttu,inşallah çook mutlu olurlar.Ben bu düğünü senelerdir bekliyorum bea:)Şükür katılabilicemm:)

Dolunay var..Almanyada görünüyormudur yıldızlar bu gece?Grill partisinde olmak istermiydim?Yeniden o şartlar altında??Bilmiyorum..Ama içimde şu an bir boşluk hissi yok da değil,alışmak zaman alıcak,bu sefer ben yalnız olucam,tek başıma...Rhein-Westfalia..Boğaz ışıklarının yerini Köln ışıkları alacak bir süre,bunaldığımda Ren kıyısına atıcam kendimi...Her sene 10 kişiyi öldürüp atıyolar buraya sözleri gelecek aklıma..Bilmiyorumki Sechtem daha mı iyi olacaktı..Sanırım herşeyde var bir hayır sözünü gerçekten seviyorum.Türklerin fazla olması korkutuyor beni,almancam ilerlemicek..Buz gibi hava..Hasta olmaktan,ev bulamamaktan,İstanbulda yaşadıklarımı başa sarmaktan korkuyorum..Ama tüm bunlara rağmen kendime güvenim yok değil..Şehri sevdim,yemek sıkıntım olmicak,Köln ufak İstanbul gibi..internet cafe için yarım saat yolla mücadele etmem de gerekmicek..Hem canım sıkılırsa Stuttgarta ya da Viyanaya uzakta olmicam çok fazla,çok yalnız hissedersem bu seçeneklerim mevcut..mümkün mertebe tabi..Hayırlısı olsun..


bütün gün uyudum,bugün almış olduğum gazeteyi ve bu ay aldığım Geo ve Nationalı okumak istiyorum,ama gözlerim kapanıyor..Kampta nasıl dayandım uykusuzluğa bilmiyorum,gerçi pahalıya patladığı zamanlar da olmadı değil..Kırmızı kapüşonlu sweat ve yağmurluk uçtu Rostockda..uyku sersemi unuttum duvarın üstünde yürüyüp gittim.İki kez feci rahatsızlanmama,günlerce süren ilaç tedavisine rağmen çok güzel geçti,çok eğlendim.15 günde bir kitap yazılacak kadar çok anı,deneyim,dostluk ve his biriktirdim..Hayal edemeyeceğim yerler gördüm,hele Langenese adacığı..güneşe doğru yalancı denizde yolculuk,benim kuzeye gidiyoruz deyişim röportajda:)feribotun burnunda uyuyakalışım,arada gözlerimi araladığımda martı çığlıkları arasında deniz üzerindeki binbir ışık oyununu yakalayışım,sabah penceremin dibine gelen karatavuk,poyraz kuşu ve horoz sesleriyle uyanmak,gözü kapalı çimlerle kaplı bataklıkta yürümek,yalınayak yollarda,sırılsıklam ıslanmışken frensiz bisikletimle geviş getiren koyunların beni izleyişine kopmak,bütün vücudumu gelgit sonrası deniz tabanındaki balçıkla sıvamak:)yıldırım tehlikesi var dediklerinde müzeye sığınmamız,benim müzede havlularla dolaşmam ve Nizamın Almanca bilmediği için bisiklete davranması,Pınarın almanlar her burun sümkürdüğünde aha beyni düştü demesi,Kızlarla saçımızı maviye pembeye boyayışımız,Turuncu Nilayla sabah uyandığımızda aldığımız haberler,Mavi Nilayın doğru teşhisleri ve mutfakta geçirdiğimiz saatler,Önderin beni 6 yumurtayı patates çorbasıyla karıştırıp ziyan ettikten sonra bağışlamaması ve benim artanları götürüp ördeğe yedirmem,türk kıvrak zekasıyla dünyanın öbür ucundaki adada bile çamaşırlarımı makinede yıkatmam,pis yedilide Dorutu öldürme planlarım,Mikado çubukları,hasta poyraz kuşumuz:(ki kaybettik,deniz feneri yanında ekmeğe bişeyler sürüp yemek,bizimkileri bira diye suyla kandırmam,uykuda Önderin yüzünü boyatıp burnunu tutmam ve videoda yüzüklerin çıkmasıyla yakayı ele vermem,odada en fiyakalı ancak en sansasyonel yatakta uyumam,çektiğimiz videolar,adadaki gönüllülere verilen uyduruk konser ve ortak şarkı söyleme çabaları,adanın inekleri ve iletişim kuramadığım çocukları,moin moin,komşu Jenz dede,otoban gibi bisiklet yolları,göz alabildiğine kırlar,çatısı saz kaplı evler..Greifswaldda alışveriş,subway ve arp çalan kadın,Wolkswagen minibüslerimiz,Rügen çıplakları ve dev ağaçlar,kral tahtı kayalıkları,sahil..milli parklarda saatlerce çene çalarak yalınayak yürümek,kuş gözlemleri,benim her seferinde denize heveslenip havamı almam,Rostockda panayır,those were the best days of my life:),dönmedolap,peruklarla verilen pozlar,gece Jentzin (Batman) odasını boş sanıp basmam,Polterabenddan gelen kızlar,ve sonrasında aşağıya inişimiz,git git bitmeyen yollar,Hamburg ve Neslihanın kayboluşu,Sedaya Dorutun yaptığı bisküvi terbiyesizliği,bulaşık yıkama fenomeni,türk gecesi,orta avluda labirentte yenen yemekler ve sohbetler,Volkanın horlaması ve Önderin dönüşleri,Sebastianın şebeklikleri,Marcusla mutfak dalaşlarımız,Martinle geç saat sohbetleri,duş ve tuvalet sıraları,Karl Marks Str:),Sangria,Eike,çorapları ve notebooku,Neslihanın ilk yatan türk lafı,Nilayın orda kalma teorileri.Volkanın bizi toparlaması,foto ve sohbetler,yasak 2.dünya savaşı toplantısı,yarasalara yuva yapışımız,yarasa mağaralarına girmem,fare var diye beni bağıttırmaları,Nilayın fareyi yakalayıp yanıma getirmesi,Seni seçtim Pikaçu,Nilay yaptı,Pardon siz d.tmüsünüz?İlhanın gözyaşı damlası,Esranın küfür istemiyorum isyanı,Sahnanın gelişi,müzik odasındaki sallama singlelar,Şopar,Civan,Sabo,Mal,Leyla,Davulcu kod adları,kandil ve un helvası,Deniz müzesi,backfisch,Stralsund,tencere sesiyle güne uyanmak,Zaziki,Sahne ve Nutella üçlüsü,Berlinde Wedding ve Kreuzberg,Ökolaube,Ekmek yoğurup ateş yakmam,buz gibi suyla duş,Dorutla kalmaktansa Fareyle aynı odada kalmam,Ateş başında gürültü yapıp aldığımız uyarı,Potsdam ve Sans Soucci,vee sonraaaa.....:)rüya gibi 6 gün daha...Hep o günlerde kalsam,bir ömür boyu..ne olurdu..tamam fil gibi olurdum:P ama çok mutlu zamanlar onlar..Almanyada gitmediğim görmediğim az bi yer kaldı valla artık:)Bu sefer Berlin(Potsdamer Platz:)KDW,Spreewald diş doktoru için,Tropikal ada,Hannover(Tango),Bonn,Köln,Mannheim(Fernsehturm),Schwarzwald ve sonra gıcık Stuttgart:(lanet havaalanı..sevmiyorum orayı,nefret ediyorum...bunaldım yine içerde ,başım ağrıdı,ağladım dışarı çıkmak istedim.bir kahve daha sökmezdi,bir vakitten sonra mecburen salona girdim.Bu sefer ayakkabıma varana kadar arandım.Zor bi yolculuktan sonra İstanbula vardım,sonra zaten Ankaraya gidişim,okulum değişti vb...ve bunca iş arasında uzun zamandır değil yazmak msnde arkadaşlarımla bile konuşamadım doğrudürüst.Şimdi acayip uykum var,yazacak çook şey var,ne var ki yazmak rahatlama sağlayacak mı çok da emin değilim.şu an yoğun bir yalnızlık bulutunun içindeyim,alışmam zaman alacak dediğim gibi,insanın en yakını her zaman yakınında olmaz.Biri için can gibi değerli olmak paha biçilmez birşey,belki de insana kendini en çok değerli hissettiren şey.Bu yüzden şanslı sayıyorum kendimi..Şimdi penceremden yıldızlara ve dolunaya bir göz atıp karanlıkta derin uykulara dalıcam.

"Dreams are the fields of possibilities."

Ahanda bu da benim lafım olsun.Tüm sevdiklerime huzurlu geceler olsun..
Gün penceremizden eksilmesin...

Perşembe, Ağustos 10, 2006

Allemania

Bu sabah 07.00 itibariyle Berline sag salim vardik.Bir iki iletisim sorunu disinda hersey yolunda,özlemisim buralarida,bugün Greifswald"i gezdikten sonra anladim.Bütün gruba yemek yaptim aksam,simdi az biraz dinlenme vakti.Yakinda yine yazabilmek ümidiyle..