Pazar, Eylül 17, 2006

İkilem


Birini çözememekten daha zoru kendini çözememekmiş..Ne tuhaf insan kendiyle yaşamak zorunda,bir an bile ayrılmadan..Ne var ki bu bile ne istediğini bilmeye yetmiyor..Sanıyorum yaşam sürecindeki performansın dağılımını(ilgi boyutunda) dengeli olarak yapmayı başarabilmek,sıralamayı karıştırmamak,önceliklere sahip olup,bencil olmayacağım derken alçakgönüllülüğü kendine işkence boyutuna getirmemek en büyük meziyetlerden..İki yol çıkıyor en az insanın önüne,ve çoğaldığında bile sayı ikiye düşüyor eninde sonunda,bu yüzden her dilde bir "evet" ve "hayır"'ın varlığı söz konusu olsa gerek,ve bu yüzden "ikilem" diye bi kavramdan söz ediliyor.."Şimdi"yi yaşamak bazen kararsızlık diye de adlandırılabilir zannımca,"geçmiş"ten kaçar ve "gelecek"ten korkarken..Öyleyse nerde kaldı "şimdi"yi yaşamanın tadı??"Geçmiş" ve "gelecek" olmadan "şimdi" varolabilir mi?Hem "tazeyi" hem "sıcağı" istemek ne derece doğru,ve gerçekleşme ihtimali ne kadar,mükemmeliyetin ne derece sağlıklı olduğu da tartışma konusu edilirse..Sesli düşünmek fena fikir değil,rahatlama sağlıyor bir yerde..

Şimdi temizlik zamanı,başağrısı falan dinlemeyip gitmeden şu odaya bi çeki düzen vermek istiyorum,kendimi zorlamadan,yavaş,tadını çıkararak gecenin bir yarısı odamı temizlicem,tozlu anıları bir bir yerinden oynatıp arada elime geçen kitabın rasgele bir sayfasını açıp yeniden okuyarak,kıyafetleri katlarken nerde ne zaman giydiğimi hatırlayarak,resimleri biraraya koyarken şöyle bir göz gezdirerek,mumları yakıp arada sevdiğim bir şarkıda pencereden dışarı başımı uzatarak..Bu odada yaşamaya devam edecekmişim gibi düzenlicem..

Az kaldı,gidiyorum,ve artık dönüş söz konusu bile olamaz bu karardan,hiçkimse ve hiçbirşey için..Kendim için gidiyorum..Yoksa olacaklardan kendimi sorumlu tutmicam,gitmeye ihtiyacım var,hem de çok..

Kendimle barış imzalamanın tam vaktidir..

PS:Merkel teyzem(Dün Merkal yazdılar TVde,ben Merkel diye biliyorum doğrusunu oysa??)
dün Doğan medya grubunun Avrupa'daki 10.yıl kutlamaları çerçevesinde yaptığı konuşmalardan birinde " ben bir türk dostuyum ve olaylara tek bir gözlükten bakmıyorum,öyle ki entegrasyon sürecinde yuvalarda türk çocuklarının türkçe şarkılar öğrenmesini,türkçe kitaplar okunmasını destekliyor,istiyor ve bunun gerçekleştirilmesi için çalışmalarda bulunulması için uğraşıyorum,aynı zamanda onlara almanca öğrenme fırsatının verilmesi için de " gibi ifadeler kullandı.Benim içimdeki öfke ve haksızlığa uğramışlık duygusu iyice kabardı,telefona sarılıp öyleyse neden başpiskoposluğun emri ve tehdidiyle yuvadaki görevimden müslüman olduğum gerekçesiyle alınıp başka bir ilkokula verildiğimi,ve gerekçenin başta benden saklandığını,ancak alman arkadaşlarım vasıtasıyla velilerden durumu öğrendiğimi,yuvadaki iki türk çocuğunun bu anlamda neden bu fırsattan yoksun bırakıldıklarını,benim hazırladığım onca materyalin boşa gitmesinin,hazırlıklarımın ve hayatımın gidişatının değişmesinin hesabını kimin vereceğini sormak ve söylemek istedim.Yayın ne yazıkki canlı değildi,ve telefonla bağlantı gibi bir şanstan yoksundum.Sonra aklıma Merkel'a ulaşma fikri kazınsada ben yine peşinden gitmedim,zira pek ulaşılabilir bir hedef gibi görünmedi gözüme..Üstelik zaten üstü kapatılıp uygun bir cevap verilirdi ulaşabilsem bile diye düşündüm.Ne kadar doğru bu tavrım,bilmem ki..

1 Comments:

Blogger esin said...

Merhabalar Beste,
Ben 2 yildir Köln´de yasiyorum ve Türk radyosu icin haberler yapiyorum. Su an bloglar üzerine haber hazirliyorum. Yaptigim arama da senin bloguna rastladim ve yanlis anlamadiysam Köln`e geliyorsun ya da geldin bile. Hazirladigim haber icin seninle iletisim kurmak isterim. Mail adresim esin8yahoo.com. Yazabilirsen cok sevinirim.

1:36 ÖS  

Yorum Gönder

<< Home