Pazartesi, Şubat 27, 2006

İzmitt,burdayımmm!!!

Sonunda burda İzmitteyimmm:)Sonic'imi iyi gördüm,hatun her gördüümde biras daha boyuna gitmiş oluyo :D burnu da değişmemiş operasyondan sonra sevindirik oldum kendimi bildim bileli tnıdığım yüzü karşımda görünce.İki yılda öyle çok şey birikmiş ki konuşacak..Çocukluk arkadaşları böyle,bırakıyorsunuz birkaç sene mahzende şarap gibi elinizle koyduğunuz gibi buluyorsunuz sonra,daha bi yıllanmış güzelleşmiş,olgunlaşmış olarak.Neyse ben baştan başliyim anlatmaya..
Sabah durağa indim babamlarla hoş beş bi kahvaltıdan sonra,saolsun civardan birinin arabasına doluştuk otobüse hacet kalmadan ve Göztepe istasyona yakın indim.Ordan Erenköy sonra Trene bindim ve şans ya,küçümsemek için değil ama yanıma ki haftadır banyo yapmamış gibi kokan esmer,ufk tefek bi kız oturdu.Yol bitmiyor,ben bi gece önce 6da yattım uykusuzum ama uyuyamıyorum,sonra aynı vagonda birinin üzerinden tabanca çıkıyor polisler kontrol yaptığında eliyle koymuş gibi buluyor,incecik,başı kapalı bi kız bari cep telefonunu verin ruhsatı evde kaldı o silahı mecburiyetten taşıyor diye feryat ediyor arkalarından tren yola devam ediyor yarıda durdurulduğu askeriyenin önünden.Elimde National Geoghraphic n azından AŞk'la ilgili kısmı okuyup bitiriyorum,o arada bir kez everybody hurts dinliyorum ve tm şarkının sonunda pil bitiyor.Hangi durağa geldiğimizi anlayabilmek için,ki yol beklediğimden oldukça uzun sürdü,almadığım ıvır zıvır kalmıyor.Sonra tren nihayet İzmitte durduğunda Sonic kızıla hafiften değişmiş saçlarıyla farklı görünsede hmen tanıyorum karşıdan.Tepedeki evlerine gidiyoruz,Canselle kalıyorlr o da liseden yakın arkadaşı.İkimiz de durgun durağan bu aralar,Cansel o akşam evde yok.Ben bi ara uykuya dalıyorum uyandığımda hanfendi yemekler yapmış bi şımartıyo ki beni sormayın.Sonra papaz oluyoruz benim bitirmediğim eşşek kadar butun yarısını çöpe attı diye,malum pis huyum yemek atamıyorum.Sonra film seçiyoruz ben Bridget Jonesta karar kılıyorum ve birinci yarıyı yarı neşeli yarı süzülmüş izledikten sonra kinci cdyi çıkartırken kabından kırılıveriyor:((Biz de TV makinesini açıyoruz ama dşe dokunur konuklar olmayınca uyuyoruz.Ertesi gün Merkeze gidip önce bir iki kartpostal bakıyoruz,Cansel kalabalık bi arkadaş grubuyla geliyor ve Buz pistine gidiyoruzz!!!Benim hayalim,yapmazsam gözlerim açık gidr dediğim şey yani.İstnbula kıyasla oldukça ucuza keyifli bi 45 dk.Önce ilk adım attığımda dizlerim titresede sanki daha önceden de kayıyormuşum gibi süzülmeye başlıyorum,hatta sonra Sonic beni kameraya çekiyor.Onların penguen gibi yürüyüşleri,korkmuş halleri kızmasınlar ama anlasam da beni güldürüyor bi yandan da çok üzülüyorum kayma zevkinden mahrum kaldıkları için..bi dahaki sefere inşallah onlar da.Şimdilik bloga ara veriyorum kalanına İstanbulda devam etmek üzere,yemekhane kapanmadan yetişmemiz gerekiyor.Çook mutlu dönücem ben İstnbula çook.

Cumartesi, Şubat 25, 2006

Gidiyorum bu şehirdennn:)))))ama kısa süreliğine:(



Dün uğraş uğraş blog faresi gibin ben nası bu bloga counter yaparım ve deli gibi kendi kendime okuduğumu(konuşmanın diğer versiyonu) kanıtlarım,birde blogu course book mantığıyla daha renkli hale getiririm diye saatin sabahın korünü edip her türlü işimden kalıp Sonic'i de kaçırıp tüm gün uyudum,sonra çalan kapı zır zır sinirlerimi bozdu malum aşureleşiliyo.Düşünsemde mantığı ne bunun herkes kendine pişirsin öyleyse nerdeyse diye,ama insanlar kapıdan da olsa birbirinin yüzünü görüyo.Birinci bile seçtim ben bugün,her ne kadar yiyemesemde..Annecim en güzelini yapar ben yiyemem ,üzer bu beni çocukluktan beri..Bi ara kalkıp bişeyler yedim bugün,sonra annemlerle yine bişeyler yedim sonra internetim bağlanmıyo diye bol bol tepindim,kredi kartına,milletin not merakına lanetler okudum,diziyi ix-ledim o arada annem yine hatırlattı sanki içim az acımış,az beddua ediyormuşum gibi neyse sonra kuzen bilgisayarı halletti bi şekilde,Çakmakla konuştum önce,sonra Pınarla ve babam kamp olayına izin verdi Doğu Almanyaya üstelik Pınar belki gelebileceğini söylüyo,uçtum havalara:)Sonic gelemedi bugün:( sonuç olarak ben gitcem yarın ve iki gün kalabilirsem kalıcam inşallah kafa toplarım biras belki.Blog okumaktan kendi blogumu yazmadığımı farkettim,karar veremediğim iki şey,TV izlerken görüntülere odaklanmaya meraklı değilim sesler yetiyo çoğunluk,yani işitsel yanım ağır mı basıyo ki??Bir de okumayı daha mı çok seviyorum yazmaktan??Ve bunun pasiflikle alakası var mı?Dün geceyarısı düzelttim odayıbişeye benzedi yeniden:)Pazar akşamına gelirsem o yatapın üstündeki sarı şey battaniyemi gibi sorulara maruz kalmicam.Zati webcamde narsist edalarıyla kendimi süzmemin en büyük nedeni görüntünün yavaş,ve benim komik göründüğüme dair düşüncelerim,bide üstüne bu odam dağınık meselesi tuz biber olmaya...Şimdiii bir iki gün öncesinden de bahsettikten sonra bavul toplanaa,plan yapılaaa,yola çıkılaaa.
Dün saolsun Çakmak aradı baya da konuşmuşuz sonradan farkedip üzüldüm:(Avea kontörümü Tommy'le haybeye yemişiz sonradan akıl ettik ücretsizden konuşmayı:(((Onla geçen gün buluştuk karşıya geçtim ben,yanında sonunda getirmişti tanışmak istediğim arkadaşını.Beşiktaşta yemek yedik sonra ben Sultanahmet diye tutturdum,arada büyük bi kitabevini(ıvır zıvır cenneti daha doğru:)de aradan çıkarıp Tamerin son derece cici arkadaşından ayrılıp Sultanahmete indik,teras modunda bi yerde biraları yudumladık sonra ben krize girdim,yalnızım kötüyüm diye o bile öyle üzüldü etkilendi ki daha sık aricağına söz verdi sözünde de duruyo saolsun.Ben de bi güzellik yapıp bilet aldım tiyatroya bu sefer çift kişilik:)))Neyse ondan sonraki gün veya bi sonrası sanırım Pınarın arkadaşları burdaydı,onlarla buluştuk.Sayhan dünya tatlısı bi çocuk,onla yemek sonra kahve içmeye gittik hani şu benim takıntılı olduum mekanlardan birine.Abartıldığı kadar olmasada keseyi aşıcak cinstenmiş harbiden,ama arasıra gitmek fena olmaz doğrusu.Üstelik Pia'yla kahve sohbetlerimizi hatırlattı bana,meydanda hele..Özlüyorum SHA'yı ,en az Blau'yu özlediğim kadar.Neyse sonradan Sayhanın bi çocukluk arkadaşı geldi,sohbet sonra Eylülle buluştuk,ben tak tak şık şık :) baktım Pınarcıma ,didolarını da aldık sonra karşıya geçtik,bunları yazarken gülümsediğimi farketmek hoşuma gidiyor bugün bi kez bile olsa...Belşki o gelemedi ama birileriyle konuşurken adı geçmeyeli uzun zaman olmuştu..Sonradan onun burda olamayışı koysada iyi geldi arkadaşlarını görmek tanımak,daha bir fikir edindim.Sayhana haberleşelim gitmeden tekrar dedim.Neyse karşıya Dolunay hanfendi hazretleriyle buluşmak için geçtik sözde,yine yoklar piyasada..gerisin geri döndüm Kadıköye biraz sağa sola bakınıp Eylüllerle Beyoğlunda.Kumluk durakta bizim komşu kızlardan biriyle karşılaştım,sözleştik bi dahaya beraber gideriz diye tiyatroya ve ben o muhteşem oyuna zamanında yetiştim..o arada kredi kartı sinirlerimi zıplatmış olsada güzel bi akşamdı ,üstelik ışıklar en son yandığında koridorun ortasında çantamla kalmış ,kapalı kapı yüzünden geri dönüp çantaları yere atıp alkışlamış olsam da otobüse yetiştim şükür ve bu sefer kazasız belasız döndüm eve.Evde oyunu açtım yıllardır içimde taşıdığım,taşımayı istediğim kuruntunun verdiği çift taraflı suçluluk ve suçlama hissiyle.Babam o akşam elimi yanağına götürdü...sevgi istiyor benim babam...koşulsuz..Hani beni koşulsuz sevemeyen ama çoook seven babam..Çocuklaşıyor artık,çocukluğundan çok sık bahsediyor,kardeşiyle kurduğu iş onları giderek yine ailenin içine sokuyor,babam birilerine haksız yere çamur atıp duruyor kendi kızını tanımadan..bugün makinesini bağlamaya yardım ederken düşünüyorum,lösemi olan kuzenimle dalga geçmişti,maskeliydi o da,babasının günahlarının sonucu Allah böyle cezalandırdı demişti..bu neyin cezasıdır acabaa??Cezamıdır başımıza gelen her kötü olay?Rüzgar eken fırtına biçer mi sahi??Acıklı yanı çok seviyorum babamı ben,bu kadar bu kadar dünyalar kadar hala,ve hep...
O arada iki şok yaşadım,biri açtığım bir blogda anneannemi nerdeyse okumak oldu üstelik ismiyle..v e ölüm yıldönümünde...Bir dua bile etmedim o gün öylesine yüzüm yok..ama bu bahane olmamalı,birşeyler yapıcam..
İkincisi de apartmanımızdaki soysuzyüzsüz yaratığın annemlerin yanına gelip bıraktığınız balık duruyor,onu pişirip yicem ekmek almaya gidiyorum diyerek uğraması,ki aşağıda uğraması ve borç meselesini kendi aralarında halletmiş olmaları iyi en azından..
dün akşam Nermin teyzedeyken Mustafa'yla yazışmış Fatoş ortalığı karıştırmış:)))sonradan konuştuk onla da iki dakka,bugün kamp olayını da öğrenince sızım hafifledi,tabi yine başka yerde olmazlar o tarihte umarım...
Bu haftasonunun (türkçe de Kamile hocanın dediği kadar var yane,haftasonunununun yazıyo insan önce:D)herşeye rağmen iyi geçmesini kendime ve herkeslere diliyorum güsel olsun inşallah günlük güneşlik
Bertha:Baba,babamsın benim sen
Baba:Sus Bertha sus,çocuklar babalarını yermiş ,o yüzden önce baba çocuklarını yemeli tanrı Kronos gibi
(silah doğrultur)
Bertha:Baba napıyorsun,babam değilsin sen
Baba:Sus Bertha,hakaret etme annene...

Cuma, Şubat 24, 2006

Yıllarca aynı rol,aynı perde..

bir iki şarkı attırdım yazmaktansa dün,bir de bir aşkın özetini betimlediğini düşündüğüm bi fotoğrafla anlattım herşeyi.Bazen yazılar,fotoğraflar,eşyalar,her türlü obje bir tek o birey için anlaşılır olsada gören başka gözler varsa kendine de paye çıkarır elbet..Öyle olmasa insanlar başkaları için ürettiklerine öncelikle hep kendilerinden bişeyler katarlarmıydı??Biri diğerinin hayat örgüsünde kendinden bi ilmek görmese varlığına şahitlik edermiydi ortaya çıkan eserin,ya da fayda sağlayacağını düşünmese..En önemli kelime insanın hayatında ''ben'' peki de,bunca tanıklık gerektirmesi de caba..

Perşembe, Şubat 23, 2006

Summary of a Love

çok dolu içimmmm:((((((

Sana gitme demeyeceğim Ama gitme lavinya Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim incinirsin yine de sen bilirsin Sana gitme demeyeceğim Ama gitme lavinya Üşüyorsun ceketimi al günün en güzel saatleri bunlar Lavinia yanımda kal Sana gitme demeyeceğim Ama gitme lavinya Adını gizleyeceğim Sende bilme bilme lavinyaYalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim
İncinirsin yine de sen bilirsin
Sana gitme demeyeceğim,ama...
Sana uzaktan bakıyor artık gözlerim
Gönlüm senden geçmez
Bana döndü hep sözlerim
Unutmak o kadar kolaymı sandın?
Ayrılık bana aşktır artık
Dağılmış saçların gönlünün yatağına
Uyandırma
Sabah olsun ben giderim
Sen kal rüyamda
Aramak o kadar kolay mı sandın?
Yollarım bana aşktır artık
Ah gitmek o kadar kolay mı sandın?
Yolların bana aşktır artık
Sesim bende bir yabancı gibi... şaşarım
Gönlümün takvimine şiir oldu yüzün... ararım
Ah bulmak o kadar kolay mı sandın?Aramak bana aşktır artık

Salı, Şubat 21, 2006

Pazartesi, Şubat 20, 2006

tatilokull=tatlı lokum=kesiyo işte böle=yarın okula=su niyetine


Bu baykuşluğumun 4.yada 5.günü sanırsam.Zaman mefhumumu kaybettim gören olursa bi yerlerde bana da haber versin çünkü
1.Söyleşiye gitmedim
2.Manisayı aramadım notlara bakıp bakmadıımı söylemedim
3.Tommyyi aramadım:(
4.Eve kapandım ve gerçekten bu sefer hiçbirşey yapmıyorummmm
agorafobik oldum bennn
dışarı çıkmaya üşenmeyi geçtim korkar oldumm
soooooooo:
Yarın okula gitmeli,notlara bakmalı.
Gülki'yi arayıp gelimmi diye sormalı.
Okulun karşısındaki The End'den film kiralanmalı
Tommy aranmalı
Paso alınabilicek gibiyse alınmalı değilse başka bahara ertelenmeli
Dolaba bu dönemki kitaplar yerleştirilmeli
Gülten ablaya ürün geri götürülüp içim gitsede sipariş vereceklerimin (ah avon ah:(((yalnızca yarısı sipariş verilmeli
havuz olayına artık bi zahmet adım atılmalı
Beter böceğime çok özlemiş olsamda paramın şu an için tatile çıkmaya yetişmediği anlatılmalı
Mustafa hala bakmamıştır sayfaya,çeviriyi de görmemiştir söylenmeli:(((
Akşam 21.00 de Blau'm online olcek,bilgisayar başı hazırlıkları tamamlanıp online olunmalı
Dido bulunursa Viyanaya gönderilmek üzere satın alınmalı
Aziz Nesin kitabını veriyodu bi gazete,alınmalı
eh bu biras uzun dönem bi liste oldu ama iyi oldu
ya fırsat varken kafayı çekip bi yandan da film izlesem mi diyorum ama,bakalım
Alırsam kullanmicağımı adım gibi bildiğim avonlar hala içime oturuyo
Ayşe Eceden kalmış olma =kalma ,henüz diil yani fobisi de öyle
Selmayı hiç sormayın zati,nolucak benim halimm...
Film izleyim ben ,belki bi bakış açısı kazandırır şöyle oturaklı tumturaklı cinsinden bişe varsa elimde bakim.Bi de yıldız seçim bugün hiç bakmadım dışarı..
teşhisi de koydum..bu kadar..
Ha güne dair değinebileceğim bişi vardı bak,şu yeni dizinin ilk bölümünü izleyince yeniden olmazolası bitakım zihniyetlerin pençesine düşmemenin çok önemli bişey olduğunu düşündüm,herkes üzerine olan elbiseyi giymeli,yoksa bi süre sonra aynada kendine bakıp kendinden nefret etmek de var,seçimlerin yüzünden en başta kendine sonrada daha koyan tarafı en sevdiklerine zarar vermiş olmanın azabıyla...Gönül iyi bir iş çıkarmış,güzel bi konuya değinmiş,birtakım açılardan kolay tasarlanmış bulsamda aferin,TVde kadın mahkemeleri kurmaktansa ,olayın yani bu çağda hala değişmeyen asla değişmicek olan ve maalesef kendini nesilden nesile aktaran zihniyetin ele alınması bi olay örgüsü,sebep sonuç ilişkisi içinde ele alınırsa bir arpa boyu fazla yol katedilebilir zannımca.İnsanlar suçu Tvye atıp aptal makinesi sıfatıyla izlediklerinden çıkarım yapmak yerine ağızlarını ayırmadıkları sürece tabi.

Pazar, Şubat 19, 2006

ALINTI ALINTI!!!

Bendeniz son derece acemi bir blogcu olarak her ne kadar henüz çapraşık ismim ve adresi henüz kimselere vermemiş olmamdan dolayı fazla okunmasamda şunu illaki alıntılamak istedim çünkü Allahım ne güzel yazmış işte bu benim!!!derecesinde kendimi bulduğum bi yazıyı alıntılamak istedim,buyrun okuyun böyle diimiyim ben???
Küçükken defter sayfalarının köşeleri kıvrılmasın diye ataş takardık. Defteri okulun ilk haftasından kaplardık bir de. Ben en çok şu şeffaf ya da mavi naylonlarla kaplamayı severdim, diğerleri çok çabuk yırtılıyor diye. Etiket de yapıştırırdık mesela üzerine. Ad, soyad, sınıf, şube... Ne yaparsam yapayım o defterleri derli toplu tutmayı beceremezdim ben. Herkes 2 ataşla işi bitirirken, 50 tane de kullansam başaramazdım. Hep köşeleri kıvrık kıvrık olurdu o defterlerin. Önümde muntazam örülmüş saçları, muntazam defterleriyle oturan hanım hanımcık kızlara gıpta eder miydim? Bilmem.Ama şimdi hayatlarını o kadar düzgün, o kadar pürüzsüz yaşayabilenlere gıpta ediyorum. Hem de öyle böyle değil... Benim hiç dört dörtlük giden bir hayatım olmadığından belki de, belki hayatımda şöyle "yerleşik" olmanın ne demek olduğunu hiç bilmediğimden, belki hiçbir yere, hiç kimseye tamamen ait olamadığımdan... İki yanından ataşlarla tutturulmuş tertemiz, dümdüz hayatlara özeniyorum şu sıralar. Hayal sandığım şeylerin peşinden koştukça, ufukta hayallerim değişiyor. Eskiden ne kadar şanslı olduğumu düşünürdüm, "isteyip, hedefleyip de gerçekleştirmediğim hiçbir şey olmadı henüz" diye. Küçükmüşüm işte. Çocukluk...Dışarıdan bakanlar hayatıma, mutlaka diyorlardır "Yerinde olmak isteyecek ne kadar çok insan var, buldu bunuyor. Bilmiyor şükretmesini, nankör herhalde biraz."... Ama hayat öyle objektif değerlendirmeye tabi tutulabilecek birşey değil ne yazık ki. Bazen işte, yetmiyor. "Yetmesi gerekir, daha ne istiyorsun allah aşkına?" diyenlere inat, yetmiyor.Sahip olduklarım için şükrediyorum Tanrı'ya her gece yatağa girerken. Peki ama bunlar yetmediği için nankör mü oluyorum?Bazen ataşlarla tutturabileceğim, kıvrılmayan, yamulmayan düz bir hayat istiyorum.

çevirdim sonundaa:)Mustafalar da anlasın diye

An old picture on the wall
May be Betty,may be Paula
On the marquise sitting calm
through the dust in her eyes,
watching time

What a love,what a sting
With this song how much my heart got ruined
How pinkish your cheeks of rose were painted
This bashful,delicate,
This face this posture,
Your mouth like a verse
is in loves neither listened
nor uttered

Among the months autumn it is,
Sepia is the tide
Written with a quill it waits,
As if saying there must be another life
In brownish tones,in sleeps

Reminiscence of İstanbul
with a date in one corner
and an inscription written in golden glimmer
Bir eski resim duvarda
Belki Beti belki Pola
Markiz'de oturmuş sakin
Seyrediyor zamanı gözlerinde tozlarla
Ah bu ne sevgi bu ne ıstırap
Bu şarkıyla gönlüm ne harap
Al al olmuş gül yanaklarınız
Bu mahçup nazlı bu eda bu hal
Bir mısra gibi ağzınız
Dillenmemiş dinlenmemiş bakire aşklarda
Günlerden güz mevsim sepya
Bir tüy kalemle yazılmış bekler
Bir hayat daha olmalı
Der gibi kahverengi tonlarda uykularda
İstanbul hatırasıİstanbul hatırası
Bir yerinde altın yaldızlı tarih ve yazı...
Okanın makinesinde şarkı arası bende buradayken yazayım artık:)Güzel konular yine,koparttı bide arada çıkan iki şebek tipleme.Bu sefer yamyam kılığında Coşkun Aral'a istinaden:)))yarıdan başladım,programa içim gitti ama Mustafa(!:)'yı bırakamadım ve bugün yine ne kadar özlediğimi ve daha fazla vakit geçirmemiş olmanın ne kadar yazık olduğunu düşündüm.Bi yandan da iki gündür yine Allahım neden,neden böyleler ve neden böyleyiz diye her ne kadar isyanları oynuyorsam da almanlık ve türklük mevzularında en azından onun Türkiye hakkında iyi bir izlenim ve fikir sahibi olması içime su serpti.O hayatı ta içinden yakalayabildiğini farklı bir dildeki en özel deyişleri özümsemiş olmasıyla gözler önüne seriyor,ve bununla kalbimi bir kez daha kazanıyor,sadece yerinde ve tatlı komplimanlarıyla değil...
Dün sabah 6 ya kadar Viyanayla konuştum,bu sefer audio chat,konuşurken canımın içi arkadaşımı o kocaman pencerenin önünde laptopun başında hayal ettim bir an.Viyanayı ziyaretimden sonra bu tarz bi kopukluk,yani karşındaki canın ciğerin kaç senelik arkadaşın olsada şimdi içinde bulunduğu ortamı bilmediğinden güncel ortaklıkların mevcut olmaması durumu ortadan kalktığı için kendimi daha bir mutlu hissettim.Her ne kadar yapışsakta radyasyon yayan bu illet monitöre,msn iyiki var..Neyse sonra 8.30 a kadar uzun banyo seremonisi ve sonrasında bakımla uğraştım ve kafayı vurdum ki gözlerimi açtığımda saat akşam 19.30 u gösteriyodu.UHU muhu derken harbi gece baykuşu tiplemesi,gözleri şiş,gece güvenlikçisi gibi kolları iki yanda başı düşen bi tip olucam valla.Saat gece 3 bana öğleden sonra 3 gibi geliyo,bioritmime yazık..Neyyse,yarın 3e söyleşiye gitsemmi,yüzme işini napsam tilkileri kafamda dolaşıyo.Ha arada iki kez telefonla konuştum,Gülten ablaya uğramak yeniden farz oldu saolsun yani ya yazdıklarımın hepsi silinmiiiş burdan sonrası editliyorum yenidenn:(o canım güzelim photoyu iki saat aradım netten indirdim ve upload olmuyooo.Yazık bana ü hüüü:(Ama aklıma ne geldi bundan yola çıkarak ya bişi sorcam,size de olurmu böyle çook eski fotoğraflara bakarken bu his,Allahım bugüne kadar yaratılmışların tümünü sayarsak ne kadar çok insan var ve hepsi birbirinden farklı.Fotoğraflarına baktığımız bu insanlarsa çoktan mefta ama niyeyse bende hep hala yaşıyorlarmış bir yerlerdelermiş hissi var,bu bana has birşeymi yoksa ölüm fikrinin ve onun yakınlığı mefhumunun unutulması için elinden geleni ardna komayan bilinçaltımızın şahane bi oyunu sonucu mu bu hisse kapılıyorum,karşımdaki tam ve eksiksiz olduğu için mi ya da henüz gülümsemesi solmamış olduğundan mı?Birşeyler yazmak yada fotoğraf,evrende kaybolmayan sesimiz ve bıraktığımız gensel özellikler,işte kubbedeki sadalar bunlar öyleyse...bunların dünyayı ne kadar yaşanılası bi hale getirmiş olduğuysa anafikir olabilir insanın döngüdeki yeri ve amacının ne olduğuna.Ben şimdi tatlı bir gülüşün hayaliyle ama kafam bir o kadar karışık derin uykulara dalıcam,kahverengi tonlarda..........

Cumartesi, Şubat 18, 2006


Mavi gözlerle ilgili bi şarkı çalıyo...SWR 1:) Ne kadar kızgın da olsam neyin ne olduğunu bilmek gerginliğimi azaltıyo.Uff ya malum teknolojiden uzaktım şu son bir aydır ya dünyadan kopuk gibiyim.Eve gelir gelmez akşam haberlerini dinlememek,Cnbc-e den dizilerden filmlerden bihaber olmak,aldığım GEO ,Atlas National Geographic formatında dergilerin ilk gün resimlerini karıştırıp sonra odanın muhtelif yerlerinde tozlanmaya bırakmak,ve sonunda müslümanlıkla ilgili bi tartışmada her ne kadar cevap verebilmiş olsam da gereğince içimde hissettiğim o güncel!!boşluk hissi...Hani şu öğrenme açlığımı körükleyen şey,bilmemek,haberdar olmamak.Tahammülsüz mü oldum sanki ben? Çabuk mu sıkılyorum yaptıklarımdan? Örgüm bi kenarda atılı boş tual diğer kenarda?????Kitap yarım başucumda..çok mu bölünüyorum kendimden çok şey bekleyip sonra yetiştiremem düşüncesiyle yavaştan mı alıyorum?Ne kadar zamanım var bilmezken nası erteliyorum böyle,nasıl bi girdaba gömülüyorum,huzursuz ve geç uykular girdabı...Bugün birilerine azıcık da olsa kızgın olmak beni huzursuz etti ama iki gündür farkedebildiğim,durup durduk yere iki sefer boğulurcasına boğazıma bişey takılıp da üstünü örtüp gömdüğüm şeyi hatırlayıp ağlamam hariç,bişeylere tepki verdiğim oldu.Sınır koymak,tepki vermek,kendini düşünebilmek...öğrenicem..masanın üstünde son bi tane antep fıstığı kalmış:)gözümün içine bakıyo..TV izlemek istiyorum şöyle yayıla yayıla,uyduyu halletmek lazım.Ha,kendim için yaptığım ikinci iyi şey parfüm oldu:)nadiren olduğu üzre tam anlamıyla istediğim şeye para bayıldım,bi başka ve daha ucuz olanına değil:)))şapkalarımı kaybetmek üzsede ben burdayım gerisi boş...İnancı görmek iyi geldi bugün,gülten Ablanında çenesini bile özlemişim.Yeşil pasaportuma kavuştum,sorun kalmadı.bide paramı alsam uçucammm,ama ümitlenmiyorum çok da.Fatoş benim asıl sıkıntım bugünlerde,beni fazla kaale alan canımın parçası kardeşim.Ah be canım ,bilse ki ben alışkın diilim böyle kaale alınmaya,önemsenmeye,bundan belki de tepkim..şaka kaldırmıyorum lanet olsun ki evde veya çok yakınlarıma karşı kimseye veremediğim tepkiyi veriyorum şaka yapılınca..Yanlış anlaşılmaktan nefret ediyorum ve günde beni 5 öğün yanlış anlayıp ortalama bu yüzden 1,5 saat ağlayan bi kardeşe sahip olmak..ve onun benim bitanem ve dünyanın en iyisi oduğunu bilmek ve artık onun önünde mantıksal yönden olanca karizmamı yitirmiş olupyaptığım ve şahit olduğu hatalar yada farklı alışkanlıklarla ,duygusal olarak benim onayımqa son derece bağımlı olduğunu bilmek bi yandan da...ne kopabiliyorum ne bağlanabiliyorum,kökleşmiş yargılar kolay değişmiyo ne yazık ki...kapıdan içeri girdiğim an kulağımda kulaklık dizime kadar çizmemi çıkarmaya uğraşırken yeni aldığı terliğe onay bekleyen,sofrada daha az yemesi ve dengeli beslenmesi için attığım her adıma ağlayıp su istediğimde gıcık Finlandiyalı diye haykıran,iki dakikaya bir artık ablam değilsin kıt gerizekalı diye bağıran sevgili ergen kardeşim..Acaba yeryüzünde iyi ablalar da yaşıyormudur?Benim gibi tahammülsüz ve sürekli depresif olmayan,kardeşini alıp gezdiren,tatlı sözler söyleyen..keşke ablalık görevime bi tatil verebilsen be güzelim,öyle kırılgan ki ablan,en büyük neşesi olsan da sen bile düzeltemiyosun bazen ruh halini bak..Belki gitti diye kızıyosun,korkuyosun,gidicek diye belki,bilmiyosun ki ne kadar uzaklaştırıldıysa da senden seni çok seviyor,ve bu yüzden hatasız olmanı istiyor belki..bilmiyorum...Bildiğim bu konuda çaresiz olduğum ve yapabildiğim tek şey benden daha fazla nefret etmemen ve beni bu kadar model almaman,onay beklememen..Seni birey olarak görmek en büyük dileğim canım kardeşim..Ablasından bağımsız gezen,kendini geliştiren bi birey..Her ne kadar ablası yüzünden içinde bulunduğu şartlar farklı yönde şekillenmiş olsada..
Yenilik istiyorum,yarın dışarı çıksam yalnız ve ne yapacağını bilmez halde olmak,evde kalsam giradaba kapılıcak olmak korkutuyo..Bazen bakıyorum bu kıyafetler benim,bu makyaj malzemeleri,takılar,aksesuarlar...benim için,ben seçtim onları...sonra dışarı çıkmak ve onları nerde kullanacağım ve bunun için ne kadar vaktrimin kaldğı geçiyo kafamdan..Alında hiçbiri benim diilmiş gibi sanki..Anlamsız geliyo .......Sevdiklerimin uzakta olması şanssızlık...Tatil bile anlamsız gelmeye başladı,yer dğiştirme fikri...bi yere gidip yeni insanlarla tanışmak istiyorum,o insanlar güvenilir olsun istiyorum ,sessiz sakin ama içimden geldiğince gülecek kadar en azından suçluluk duymadan eğlenebildiğim bi yer olsun istiyorum.Çok şey mi istiyorum????

Perşembe, Şubat 16, 2006

Başladık bakalım yazmayaa:) Şu blog ismini ingilizcemi yapsaydım diye düşünmüş olsamda her ne kadar nası bi dümenaltı balığı olduğum geldi aklıma ve küpkafa denizden yola çıkarak burayı keşfetmiş olduumdan,denizaltıda karar kıldım.Hem var mı be güzelim türkçem gibisiii:)Hani artık benimkinin ne olduğunu bilmediğim şey,denizaltım???Ahmet Altana gönderme,en sevdiğim kısa hikayesiydi ki artık okumuyorum bile hiçbişi bugünlerde,amma çektim elimi eteğimi hayattan napıyorum bennnn!!!!!Film izleyim dedim o da kursağımda kaldı bugün ikinci cd açmadı film beni açmış olsada sonunda.Dogville tiyatro tadında malum ilk izleyişte uyuduğumu hatırlıyorum:)))şimdi bi saatim var Ewaldın online olmasına gözünü seveyim saat farkının,odaya bi el atıp ciddi ciddi oturup sonra ne yapacağıma karar vermem gerekiyo.21 cenaze moduna girmek için erken bi yaş,vakit geçiyo..Varsın yanlış temeller atmış olayım,varsın yıkılmış olsunlar,ben yaşama tutunmalıyım,vakit kaçma diil mücadele vaktidir:))))İmkanlar dahilinde neler yapılabilir bi gözden geçirmek lazım fazla saldımm.Bu arada şaşırtıcı,annem yarın İnancı ziyarete gidelim dedi,Fatoş da gelcek.Annem ve biz dışarda,gelişme var doğrusu.Tamam,onlardan yansıyo bu elini eteğini herşeyden çekmişlik bi yandan da,ama yeter ya,bunu bahane edip kendime acıyıp durmaktansa telefon rehberini bi karıştırmam lazım.Listeye yeni isimler bulunmalı,evde bunaldımmm.Neyymişş,tatilde gezileee ve tez vakitte işler halledileee:)ikinci dönem kendim için en çok çabalamam geeken dönem olucak,hazırlık başlasın.Kendime sebatlı ve programlı ve pozitif olma dileklerimle,açılışı yapmış bulunuyorum böylece.İşte en sevdiğim şeye başladım bile,sende yaz yaz yaz..........:)